Atatürk 23 Nisan’a Nasıl Geldi?

Atatürk 23 Nisan’a Nasıl Geldi?

13 Eylül 2018 Perşembe 16:44:38

23 Nisan Haftasına girdik. 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı günün yıl dönümü. 1935 yılından beri “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı“olarak kutluyoruz. Böyle günlerde hep aklıma gelir: 
Mustafa Kemal, Padişahın gözde subayı iken, nasıl demokrasi noktasına geldi? Hele dünyada faşist ve sosyalist diktatörlük rüzgarları eserken?
Niçin bunca muhalefetle uğraştı? Zaten Müslüman bir halk var, getir teokrasiyi otur başında.

***

Okumak, bilgili olmak böyle bir şey işte. Ne olursan ol, insanı bilimin ve aklın yoluna sokuyor. Daha lise yıllarında Ömer Naci isimli arkadaşı kafasını çeldi. O’na yeni kitaplar önerdi. Namık Kemal‘in “hürriyet ve ihtilalci” kavramlarıyla bu yıllarda tanıştı.
Sonraki dönemlerde adeta bir kitap kurdu oldu. Cephelerde bile sürekli okudu.
‘Atatürk’ün okuduğu kitaplar’ konulu tezde 18 bin cilt okuduğundan söz ediliyor. Sayfaların üzerine 10 binden fazla not düşülmüş, 200 binin üzerinde satırın altı çizilmiştir.

***

Bu gün resmi kayıtlara göre, Atatürk’ün kütüphanesinde 4 bin 280 kitap tespit edilmiştir. Bunların büyük kısmı Anıtkabir ve Çankaya kütüphanesinde, 100 kadarı da Sofya Elçiliğimiz ile İstanbul Üniversitesi’nde korunmaktadır.
Ata’nın düşünce evresiyle okuduklarında hep paralellik olmuştur.
Her kitabın ve altı çizilen her satırın bir öyküsü vardı. Özellikle 1920-23 arası okuduklarının, demokrasi ve cumhuriyet kavramlarının şekillenmesinde çok önemli etkileri olmuştur.
Örneğin, İsmail Hakkı Babanzade‘nin ‘Hukuk-u Esasiyye‘ (Temel Hukuk) kitabının 119.sayfasında Montesguieu‘den şu alıntıyı yapmıştır:
“Cumhuriyet ve demokrasileri yaşatan genel kural, siyasi fazilettir.
” Yani, ülkemizin her yerinde gördüğümüz “Cumhuriyet fazilettir” sözünün esin kaynağı bu alıntıdır. Aynı kitabın kenarında bir not daha var. 1923’den 1789 sayısı çıkartılmış, sonuna da ‘134 sene evvel‘ notu düşülmüştür.

***

Aynı dönemde bir başucu kitabı da J.J.Rousseau‘nun ‘Toplum Sözleşmesi‘dir. 156. sayfada el yazısıyla mühimdir notu düştüğü satır: “Egemenlik gücü basit ve tektir. Bu gücü bölmek, yok etmek demektir.”
Bir gün Vasfi Çınar’a “Yoksuldum, ama iki kuruş elime geçince bir kuruşunu kitaba yatırırdım. Böyle olmasa, bu yaptıklarımın hiç birini yapamazdım” dedi.

***

İşte bugün üzerine bastığımız bu toprakları, özgürlüğümüzü, fırsat eşitliği olanağını O’nun okumuş olmasına borçluyuz. Bizden de bunu istedi. Okumamızı, akıl ve bilim yolundan gitmemizi.
Ama maalesef O’na mahcubuz.
Ülkemizde bir yılda basılan kitap Japonya’da bir günde basılıyor. Çünkü ihtiyaç duyulmuyor.
Böyle olunca da Japonya’da yılda kişi başına 25 kitap düşerken, ülkemizde bir kitaba 12 bin 89 kişi düşüyor.
Almanya’da bir kişi günde 24 dakikasını okumaya ayırırken, bizde ise bu süre sadece 13 saniye. Yanlış yazmadım 13 saniye.
TV izlemeye gelince maşallah, 5 saati geçiyor.

***

Atatürkçüyüz, diyoruz. İzindeyiz, diyoruz. Hep lafta kalıyor. Galiba O’nun izinde olanlar Japonlar, Almanlar.
Daha çok okumaları dileğiyle bütün çocuklarımızın gözlerinden öpüyorum.